- 28 Mayıs 2022
- 0
Bazı İnsanlar Sakat Doğuyor. Bu Adalet mi?
DÖRDÜNCÜ MEBHAS: Eğer desen: “Birinci Mebhas’ta isbat ettin ki: Kaderin herşeyi güzeldir,
hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır, çirkinlik de güzeldir. Halbuki şu dâr-ı dünyadaki musibetler,
beliyyeler, o hükmü cerhediyor.”
Elcevab: Ey şiddet-i şefkatten şedid bir elemi hisseden nefsim ve arkadaşım! Vücud, hayr-ı
mahz; adem, şerr-i mahz olduğuna; bütün mehasin ve kemalâtın vücuda rücuu ve bütün maasi ve
mesaib ve nekaisin esası adem olduğu, delildir. Madem adem şerr-i mahzdır. Ademe müncer olan
veya ademi işmam eden hâlât dahi şerri tazammun eder. Onun için, vücudun en parlak nuru olan
hayat, ahval-i muhtelife içinde yuvarlanıp kuvvet buluyor. Mütebayin vaziyetlere girip tasaffi
ediyor ve müteaddid keyfiyatı alıp, matlub semeratı veriyor ve müteaddid tavırlara girip, Vâhib-i
Hayat’ın nukuş-u esmasını güzelce gösterir. İşte şu hakikattandır ki, zîhayatlara âlâm ve mesaib ve
meşakkat ve beliyyat suretinde bazı hâlât ârız olur ki; o hâlât ile hayatlarına envâr-ı vücud
teceddüd edip zulümat-ı adem tebâud ederek hayatları tasaffi ediyor. Zira tevakkuf, sükûnet,
sükût, atalet, istirahat, yeknesaklık; keyfiyatta ve ahvalde birer ademdir. Hattâ en büyük bir lezzet,
yeknesaklık içinde hiçe iner.
Elhasıl: Madem hayat, esma-i hüsnanın nukuşunu gösterir. Hayatın başına gelen herşey
hasendir. Meselâ: Gayet zengin, nihayet derecede san’atkâr ve çok san’atlarda mahir bir zât; âsâr-ı
san’atını, hem kıymetdar servetini göstermek için âdi bir miskin adamı, modellik vazifesini
gördürmek için, bir ücrete mukabil bir saatte murassa’, musanna’ yaptığı gömleği giydirir, onun
üstünde işler ve vaziyetler verir, tebdil eder. Hem her nevi san’atını göstermek için keser,
değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam o zâta dese: “Bana zahmet veriyorsun.
Eğilip kalkmakla vaziyet veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi
bozuyorsun” demeğe hak kazanabilir mi? “Merhametsizlik, insafsızlık ettin” diyebilir mi? İşte
onun gibi Sâni’-i Zülcelal, Fâtır-ı Bîmisal; zîhayata göz, kulak, akıl, kalb gibi havas ve letaif ile
murassa’ olarak giydirdiği vücud gömleğini esma-i hüsnanın nakışlarını göstermek için çok hâlât
içinde çevirir, çok vaziyetlerde değiştirir. Elemler, musibetler nev’inde olan keyfiyat; bazı
esmasının ahkâmını göstermek için lemaat-ı hikmet içinde bazı şuaat-ı rahmet ve o şuaat-ı rahmet
içinde latif güzellikler vardır.
Sözler ( 472 )
DÖRDÜNCÜ DEVA: Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır. Çünki senin
vücudun ve âza ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan
satın almamışsın. Demek başkasının mülküdür. Onların mâliki, mülkünde istediği gibi tasarruf
eder. Yirmialtıncı Söz’de denildiği gibi, meselâ gayet zengin, gayet mahir bir san’atkâr; güzel
san’atını, kıymetdar servetini göstermek için, miskin bir adama modellik vazifesini gördürmek
maksadıyla, bir ücrete mukabil, bir saatçik zamanda, murassa’ ve gayet san’atlı diktiği bir gömleği,
bir hulleyi o fakire giydirir. Onun üstünde işler ve vaziyetler verir. Hârika enva’-ı san’atını
göstermek için keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam, o zâta dese: “Bana
zahmet veriyorsun, eğilip kalkmakla verdiğin vaziyetten bana sıkıntı veriyorsun, beni güzelleştiren
bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun” demeye hak kazanabilir mi?
Merhametsizlik, insafsızlık ettin diyebilir mi? İşte aynen bu misal gibi, Sâni’-i Zülcelal sana ey
hasta! Göz, kulak, akıl, kalb gibi nuranî duygularla murassa’ olarak giydirdiği cisim gömleğini,
esma-i hüsnasının nakışlarını göstermek için, çok hâlât içinde seni çevirir ve çok vaziyetlerde seni
değiştirir. Sen açlıkla onun Rezzak ismini tanıdığın gibi, Şâfî ismini de hastalığınla bil. Elemler,
musibetler bir kısım esmasının ahkâmını gösterdikleri için, onlarda hikmetten lem’alar ve
rahmetten şualar ve o şuaat içinde çok güzellikler bulunuyor. Eğer perde açılsa, tevahhuş ve nefret
ettiğin hastalık perdesi arkasında, sevimli güzel manaları bulursun. Lem’alar ( 207 )
ÜÇÜNCÜ SUALİNİZ: Cenab-ı Hak musibetleri veriyor, belaları musallat ediyor. Hususan
masumlara, hattâ hayvanlara bu zulüm değil mi?
Elcevab: Hâşâ! Mülk Onundur. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Hem acaba: San’atkâr
bir zât, bir ücret mukabilinde seni bir model yapıp gayet san’atkârane yaptığı murassa’ bir libası
sana giydiriyor, hünerini, meharetini göstermek için kısaltıyor, uzaltıyor, biçiyor, kesiyor.. seni
oturtuyor, kaldırıyor. Sen ona diyebilir misin ki: “Beni güzelleştiren elbiseyi çirkinleştirdin; bana,
oturtup kaldırmakla zahmet verdin”? Elbette diyemezsin. Dersen, divanelik edersin. Aynen öyle
de: Sâni’-i Zülcelal göz, kulak, lisan gibi duygularla murassa’ gayet san’atkârane bir vücudu sana
giydirmiş. Mütenevvi esmasının nakışlarını göstermek için seni hasta eder, mübtela eder, aç eder,
tok eder, susuz eder.. bu gibi ahvalde yuvarlatır. Mahiyet-i hayatiyeyi kuvvetleştirmek ve cilve-i
esmasını göstermek için, seni böyle çok tavırlarda gezdiriyor. Sen eğer desen: “Beni ne için bu
mesaibe mübtela ediyorsun?” Temsilde işaret edildiği gibi, yüz hikmet seni susturacak. Zâten
sükûn ve sükûnet, atalet, yeknesaklık, tevakkuf; bir nevi ademdir, zarardır. Hareket ve tebeddül;
vücuddur, hayırdır. Hayat, harekâtla kemalâtını bulur; beliyyat vasıtasıyla terakki eder. Hayat
cilve-i esma ile muhtelif harekâta mazhar olur, tasaffi eder, kuvvet bulur, inkişaf eder, inbisat eder,
kendi mukadderatını yazmasına müteharrik bir kalem olur, vazifesini îfa eder, ücret-i uhreviyeye
kesb-i istihkak eder.
Mektubat ( 44-45 )